14 Ağustos 2009 Cuma

Başkası Olma Sendromu (B.O.S.)

Başkası Olma Sendromu (B.O.S.)

Dünyadaki gerçek yerinizde olmanızı engelleyen nedir?

Dünyadaki gerçek yerinde olmak bu kadar verimli, bu kadar anlamlı ve bu kadar mutluluk verici bir şey de neden insanların çoğu başka yerlerde zaman geçiriyor, neden çalışanlar bu kadar mutsuz? Nedir insanları engelleyen şeyler? Bu engeller dışsal mı içsel mi? Düşündükçe aklıma bunlara benzer birçok soru geliyor. Yanıtları herkesin biraz kendinde saklı olsa da genel ve ortak bazı engellerden bahsetmek mümkün. Ekonomik koşullar, eğitim sistemi, ailenizin yaklaşımı, ailenizin farkında veya farkında olmadan size nasıl roll-model olduğu, toplumda eğitim ve iş yaşamı hakkında kabul görmüş genel geçerler… Bu saydıklarıma sizlerde yeni engeller ilave edebilirsiniz. Bu engellerin hepsini alt edilebilir engel olmaktan çıkarılabilirsiniz, tek bir faktör ortadan kalkarsa. Bu faktör “Başkası olma “ faktörüdür. Ben buna “Başkası Olma Sendoromu” diyorum, bundan sonra da kısaca B.O.S. diyeceğim. Daha önce de bahsettiğim ve tanımladığım gibi ancak kendi özgün kişiliğinize sahip olduğunuzda diğer engelleri günün birinde engel olmaktan çıkarabilir ve ne istiyorsanız onu yapabilirsiniz.

Çoğumuzun belirli yaşlara gelene kadar enerjimizin büyük bölümünü başkası olmak için harcamış olduğunu söylesem eminim çoğunuz “ hayır ben öyle değilim hep kendim gibi oldum ” dersiniz. İlk başlarda insanın kendisiyle ilgili doğru bir yargıya varması biraz zordur o nedenle bakışlarınızı başkalarına, yakınlarınıza, tanıdıklarınıza, komşularınıza, okul arkadaşlarınıza ve iş arkadaşlarınıza çevirin! Hafızanızdaki film arşivinde şöyle bir dolaşın ne örnekler çıkacak kim bilir. İşte hafızanızdaki filmlerin fragmanlarını seyredecek olursanız aslında sizinde zaman zaman başkası olduğunuzu istemeseniz de göreceksiniz. Ama hiç üzülmeyin ve herhangi bir olumsuz duyguya kapılmayın lütfen! Çünkü bu dünyada siz ilk ve tek değilsiniz. Her insan için mutlaka başkaları gibi olma dönemi vardır, kimininki uzun sürer kiminki çok kısa kiminin de hiç bitmez. Asıl üzücü olan kendini hiç bulamamaktır.

Üstelik “Başkası Olma Sendromu”na girme sadece bizim kişisel tercihimiz değil. Ailelerinde bu sendromu destekleyen yaklaşımlarda bulunduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bizim toplumumuzda her isteğimiz ve kararımızda ailelerin çok büyük etkileri vardır. Zaten yörüngeden çıkmamız tetik mekanizmasıyla olur. Aile bu sistemin en etkili basamağıdır. Yıllarca yaşadığımız toplumda sosyal alışkanlıkla genel kabul görmüş davranış ve tutumlar insanların bilinçaltında “herkes böyle yapıyor öyleyse doğru olan bu” gibi bir yönelim oluşturuyor. İnsan aklı genelde pratik, daha önce denenmiş ve sonuçları alınmış çözümleri tercih eder çoğu zaman. Bu mantıkla çoğumuz hiç düşünmeden herkes gibi davranmayı, daha önce yürünmüş yollardan geçmeyi farkında olarak veya olmadan tercih ediyoruz.

İnsan yaşamında taklit etmenin gerekli olduğu dönemler de vardır. Fakat bu yaşamın ilk yıllarını kapsar. Özellikle de 0-3 yaş arasında insanların öğrenme şekillerinden biri de taklittir. Bu yaş grubu çocuğu sürekli gözlem içindedir. Öncelikle ailesinin davranışlarını taklit eder, sonra da yaşıtlarını.
Bu dönemde çocukların uzunca bir süre davranış depolarını doldurmaya ihtiyaçları vardır, önce hiç düşünmeden bunların hepsini uygular ve zamanla bunları yargılayıp sentezleyerek kendisine uygun olanları kullanarak özgün kişiliğinin temellerini atar.

3 yaşından sonra insanlar dış dünyaya daha fazla açılır, algılamaları, yargılamaları gelişir ve zamanla kendine özgü olmaya yani kişiliklerini oluşturmaya başlarlar eğer sağlıklı koşullar sağlanmışsa tabi. Bir çocukta kişilik gelişimi doğumdan itibaren başlar ve genellikle 6 yaşlarında büyük çapta belirgin hale gelmiş olur.

Yine kısa film arşivinizi şöyle bir yoklayalım… Kendisi olmayan birini ayırt etmek aslında çok kolaydır. Davranışlarının çoğu üstüne yakışmaz hemen anlarsınız böyle birini görünce. Kafasında bir karakter veya değişik durumlar için değişik karakterler yaratmıştır ve yıllarca onu oynamaya çalışır. Kısa süreli rollerde başarılı olabilir, renk vermeyebilir ama yaşam denen ve sayısız perdesi olan bu uzun oyunda en iyi tiyatrocu bile rolünden sapabilir. Ayrıca en iyi oyuncuların bile kendi kişiliklerine yakın rollerde daha başarılı oldukları bilinen bir gerçekken yaşam oyununda başkası olmaya direnmek nedendir hiçbir zaman anlayamadım.

Hayatımızın her diliminde birileri olmaya çalışmışızdır mutlaka. Zaten insan birini bilerek taklit etmez bu beğeni ve hayranlık duygusuyla başlar ve farkında olmadan bir bakmışsınız sizde onun gibi veya onlar gibi olmuşsunuz bir anda. Tabi bunun dozu çok önemli… Esinlenmek, örnek almak güzeldir ama kendi vücut kimyanıza uymayan bir şeyin aynısını yapmaya çalışarak “birisi” gibi olmaya çalışmak dozu yüksekse insanı kendisi olmaktan uzaklaştıran tehlikeli bir ilaç gibidir. Tadı o an için güzel bile olsa korkutucu yan etkileri olabilir.

B.O.S. insan yaşamında kişiliğin ne kadar tamamlanıp tamamlanmamasına bağlı olarak kendini değişik evrelerde gösterir. Özellikle her karar aşamasında belli ölçüde devreye girebilir. Yaşamınızın eğitim evresinde, iş yaşamı evresinde az ya da çok bir etkisi olmuştur.

İş yaşamında başarılı bir arkadaşını, çalıştığı iş ortamındaki en sosyal ve etkili kişiyi, yöneticisini örnek alarak onun gibi olma yolunda bilinçli veya bilinçsiz bir şeyler yapan birçok insan var. Hatta durumu iyice ileriye taşıyıp yöneticisinin saatinin aynısını bileğine takan, konuşma şeklini giyim tarzını ona benzetmeye çalışan birbirinin kopyası olmaya çalışan insanları iş dünyasında görmüşsünüzdür. Gözden kaçacak gibi değiller çünkü Bunlar beklide B.O.S.’ un zararsız göstergeleridir. Kişinin iş yaşamında kendine verdiği en büyük zarar kendi kişiliğinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmadan özendiği kişilerin kariyer yollarında yaptıklarını veya benzerlerini yapmaya çalışmalarıdır. Aynı eğitimleri almaktan tutunda aynı lisansüstü programına devam etmeye kadar… Aynı gelecek planını oluşturanlar da yok değildir.

İnsanlar kendilerine bir kıyafet alırken bile günlerce, saatlerce gezip beğenemedikleri ve seçemedikleri oluyor da kişilik denen kıyafete farkında olmadan çok özensiz yaklaşıyorlar.

Deniz Ağgül Güler
Kariyer Koçu&Gelecek Stratejisti

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder